25 Nisan 2014 Cuma

VAKİT GEÇİRİRKEN KEYİF ALACAĞINIZ TEK BANKA

Eminönü denince sizin aklınıza ilk ne gelir?
a) Balık ekmek
b) Yeni Cami
c)Tarihi Mısır Çarşısı

    Biz bugün hepsini bir yana bırakıp artık görmeye hasret kaldığımız mimarisiyle eskiden genel merkez olan şimdiyse müze olarak meraklılarını bekleyen Türkiye İş Bankası binasına gittik.












    Açıkçası bankalardan nefret eden ben, sadece müze merakım yüzünden ve dış mimarisinin büyüsüne kapılıp içeri girdim.Kapıda bizi elinde broşürle güleryüzlü bir görevli karşıladı.Üç kattan oluşan binanın en üst katından başlanıyor gezmeye.Bu katta cumhuriyet yıllarından itibaren belgeler, evraklar, fotoğraflarla bankacılığın emekleme ve büyüme safhalarına tanık oluyorsunuz.Ayrıca yıldan yıla değişen kumbaralar,kredi kartları ve promosyon ürünler de bu katta sergileniyor.Salonun en sonundan Türk filmlerinden aşina olduğumuz bir müzik duyuluyor...Uğur Dündar'ın simsiyah fırça gibi saçlarının olduğu yıllarda Müjdat Gezen'le rol aldığı reklam filmi bir tebessüm bırakıyor dudaklarda .
   Bir aşağı katta,yani giriş katındaysa şimdi boş,hüzünlü vezneler,çevirmeli telefonlar ve bekleme sıraları  görülmeyi bekliyor.Dilleri olsa neler anlatacaklardı kim bilir...











Gelelim en alt yani bodrum kata... En güzel katı en sona sakladıklarını nereden bilebilirdik ki! Girişindeki sesler,ışıklandırma,dar koridor ilk bir kaç korku dolu dakika yaşatıyor önce.Sadece bu bodrum katı için bile müzeye gitmeye değer...








Paranızın sahte olduğundan şüpheleniyorsanız paranızı girişteki bölmede kontrol edebilirsiniz (:


Ve son olarak  kiralık kasaların bulunduğu odalar...

















Maddiyat için yapılan bu kasalarda bu denli büyük maneviyat görmekse bu gezinin en can alıcı anıydı.Benim en ilginç ya da özel bulduklarımı sizler için koydum.Bunlar gibi aklınıza gelebilecek ve ya aklınıza gelmeyecek bir sürü şeyle karşılaşmanız mümkün.





Nikah şekerleri,hediyelik eşyalar,kitaplar,plaklar,oyuncak...Biz olsaydık ne saklardık? derken binlerce anıya,tarihe,sevince hüzne tanıklık eden bir banka düşündüm.Kitapların kiralık kasalarda saklandığı,kumbaralarla tasarrufun özendirildiği yılları düşündüm...Sonra telefonla sürekli taciz edip kredi kartı avantajı sunulan günümüzü...



http://muze.isbank.com.tr/













21 Nisan 2014 Pazartesi

İSTANBUL'DA LALE GEÇİDİ

     Bu sene İstanbul'da 9.su gerçekleşen Lale Festivali en güzel Emirgan'da yaşanır dedik ve vizeler,raporlar demeden bir sabah çıktık yola.Tavsiyem özellikle haftasonuysa asla özel araçla gitmemeniz...Dilerseniz,simitinizi meyvesuyunuzu alıp ağaçların altında kahvaltınızı yapabilirsiniz.Biz iki kuruş fazla olsun keyfimiz tam olsun diyerek Emirgan Korusu'ndaki üç köşkten ''Pembe Köşk''ü tercih ettik.Kahvaltının açık büfe olması güzel ancak yiyecekleri koydukları oda küçük olduğu için kalabalık halinde sıkıntı yaşayabiliyorsunuz.Çeşitlilik olarak bir ''Malta Köşkü'' ile kıyaslanamasa da güzel. Diğer köşkler nasıl ki acaba diyorsan: (http://www.beltur.com.tr/pembe-kosk.asp)
     Kahvaltıdan sonra koruda gezip rengarenk lalelerin içinde kaybolabilirsiniz.Bir tane de yanımda götürseydim şu güzelliklerden diye düşünürseniz sadece 1lira 25 kuruşa lale satış noktasında  minik saksılar sizi bekliyor.Ben dayanamayıp bir de nergis aldım.






     Daha gün uzun, vakit var lalelere de doyamadık ama farklı bir şey olsun diyenler Taksim'de kalem ve fırçanın sabırlı dokunuşundan çıkan laleler tam görülmelik.Parkın önünden bindiğimiz otobüs bizi Taksim'e kadar götürüyor.Şanslıysanız sol taraf cam kenarına oturup ufak çapta bir sahil turunu da aradan çıkarmış olursunuz (: (Bebek,Ortaköy,Beşiktaş...)
    Belki de yanından geçip hiçbir zaman girmediğiniz bir yerde,Beyoğlu'nun girişindeki Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi'nde  ''Kutsal Kelam'ın Taneleri'' sergisi sizi bekliyor.Serginin her ne kadar 13Nisan'a kadar olduğu yazsa da biz 19Nisan'da Münevver ve Kaya Üçer'in elinden çıkmış lalenin bolca kullanıldığı tezhip sanatının birbirinden güzel örneklerini görme şansını bulduk.Daha fazla bilgi için;
(http://www.munevverucer.com/index.html#ilk)

Hepsi o kadar güzel ki fotoğraf seçerken zorlandığımı itiraf etmeliyim.




                    Lale sözcüğünün  Arapça ''Allah'' kelimesine ait harfleri taşıdığını biliyor muydunuz?





20 Nisan 2014 Pazar

İSTANBUL'DA BOĞAZİÇİ'NDE BİR FAKİR ORHAN VELİ...

   Bu sene 100.doğum yılının kutladığımız,İstanbul'u en az onun kadar sevdiğime inandığım Orhan Veli'yle ithafen...

     Erguvanlar da Boğaz sırtlarında yerlerini aldı,Orhan Veli'nin ''Bekliyorum/Öyle bir havada gel ki/Vazgeçmek mümkün olmasın.'' dediği havalar...Mis gibi güneşli bir nisan, haftasonu...İstanbul'da nereye gitsek?
    Nereye mi?Belki de insana yaşama sevinci veren bu havada en son akla gelecek yere..Bir kabristana..Bu mezarlık bayramlarda aramızda olmayanları ziyaret etmek için gittiğimiz mezarlıklardan bile daha fazla tanıdık barındırıyor...Yazarların, şairlerin ve nicesinin  iç içe uyuduğu Aşiyan Mezarlığı kapısında şairin  "Çıkar mısın bahar günü sokağa / işte böyle olursun / böyle yattığın yerde / düşünür düşünür / durursun..."  mısralarının gizli öznesi  'Edibe' adlı kedi karşıladı bizi.

      Orhan Veli'nin kendi gibi ''garip'' mezarını gördüğümüzde bu mısraları aklımıza geldi:
''Bilmem ki nasıl anlatsam/Nasıl,nasıl,size derdimi/.../Bir dert ki düşman başına./.../Dayanılır şey değil.''
    Derin duygular ve düşünceler içinde kabristandan ayrıldık. YKY'den aldığımız kitaplarla beraber Rumelihisarı'nda kahvemizi içmek üzere yola koyulduk.Her şiir kitabında yaptığım gibi gelişigüzel bir sayfa açıp okumaya başladım:
Nisan
İmkansız şey 
Şiir yazmak,
Aşıksan eğer;
Ve yazmamak,
Aylardan nisansa.
                               Nisan 1940
                                 (Garip I,1941)

Orhan Veli'nin 100.doğum günü sebebiyle tüm kitaplarında YKY'de %25 indirim olduğunu da hatırlatalım http://www.ykykultur.com.tr/kitabevleri/

Son olarak denize bakan Orhan Veli'ye ''Yalnız seni arıyorum.'' dediği Nahit Hanım'dan selam götürüp vedalaşarak yanından ayrıldık.